Eskiden haftalık yazıyordum. Zamanla bu süre on beş, yirmi güne, ardından aylığa uzadı…Fakat önemli gördüğüm, yazılmadığı takdirde unutulacak olayları sizlerle paylaşmak adına daha sık yazdığım zaman aralığı da oluyor.
Bu hafta yayınlanan yazımın hemen ardından, şahit olduğum ve önemli gördüğüm bir olayı sizlerle paylaşmak ve gündeme şerh düşmek için “Yazmak şart oldu” başlığı ile kaleme aldığım, 05 Ocak 2025 tarihinde yapılan Biga AK Parti kongresinde yaşanan sonrasında da kamuoyunda gündem olan, AK Parti Biga Kurucu İlçe Başkanı Hüseyin Şenoğlu ile AK Parti Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider arasındaki yaşananları sıcağı sıcağına paylaşmak, görüşlerimi belirtmek istedim.
Kalite Asla Tesadüfi Değildir…!
Biga ilçesi AK Parti Kurucu Başkan Hüseyin Şenoğlu, 2001 yılında AK Parti’nin kuruluşunda yer alıyor ve 24 yıl sonra, 05 Ocak 2025 tarihinde yapılan kongrede enteresan bir şekilde gündeme geliyor ve yerel basın, bu olayı manşetlerine, sosyal medya hesapları da paylaşımlarına taşıdı.
Ancak bu olay, siyasi parti kongrelerinde saç saça, baş başa bir kavga ya da küfürlerin havada uçuştuğu bir tartışma değil. İki kaliteli insanın, kırmadan dökmeden, yaralamadan ve üzmeden ince dokunuşlarla yaptığı yıllar boyu hafızalarda kalacak, olaya şahit olan veya haberdar olacakların Türkiye siyasetinde böylesi iç ısıtan yaşanmışlıklarda oluyormuş/olmuş dedirtecek, siyaset yapanların imrenerek gıpta ile bakacakları ince bir jestetten ibaret…
Bu olay siyaseti amaç olarak değil de araç olarak yapanların anlaya bilecekleri, kurgu olarak planlamadıktan sonra siyasi hayatlarında yaşayıp görecekleri cinsten bir olay değil. Yaşanan olayı önemli kılan ve gündeme düşüp hızla yayılması da alışılagelmişin dışında spontane olarak gelişmesinden kaynaklanıyor…
Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider, “AK Parti’nin Biga 8. Olağan İlçe Kongresi’nde, Kurucu İlçe Başkanı Hüseyin Şenoğlu’nun salonda olmadığını fark edince, “Bugün salonda olmasa da kurucu ilçe başkanımız Hüseyin Şenoğlu’na da şükranlarımı arz ediyorum. Hüseyin Başkanın suyu serttir, muhalefet eder. Benim dostum, abimdir. Bununla birlikte yanlış olduğunu düşündüğü an en ağır eleştirilerini yapmaktan çekinmez. Hüseyin Başkan muhalefet ediyorsa konu menfaat değil davadır. Ama ben Hüseyin Şenoğlu’nun kişisel menfaati için muhalefet ettiğini duymadım. Hiç imar dosyası, kredi koşturduğunu duymadım. İtirazı varsa kamunun çıkarı içindir. İtirazı varsa davaya yeterince sahip çıkılmadığını düşündüğü içindir. Milletin daha iyi hizmet almasını sağlamak içindir. Bir küskün varsa, bir sıkıntı varsa suçu kendimizde arayacağız. Bugün salonda kim yoksa suç bizimdir. Suçu ben üstüme alıyorum. Sadece O’nun için değil bunu simge olarak söylüyorum. Bu salonda kurucularımızdan, eski partililerimizden kim yoksa suç bendedir, bende bu suçu düzeltmek için elimden ne geliyorsa yapacağım. Göreceksiniz ki İl Kongremize kadar küskünümüz kalmayacak.”
Bir siyasi edep ve ahlak ürünü olan bu sözler; bir tarafa asılmalıdır. Kaşarlanmış politikacılar eminim buna el sallayıp, dudak büküp geçeceklerdir. Ama ulvi bir dava için siyaset yapmayı düşünen genç nesiller bu davranış biçimini kopyalayıp beyinlerinin bir köşesine kaydetmelidirler…
Hüseyin Başkan, gibi çeyrek asır öncesi Kurucu Başkanlığını yaptığı partisinin kongresinde partisinin dönemin milletvekili tarafından övgü ile bahsediliyor salonda bulunmadığı halde oradaymışçasına saygı ve hürmet gösteriliyorsa bu hem hürmeti gösteren hem de gösterilen kişinin hanesine artı yazar ve geleceğe siyasi bir miras olarak “bakide hoş bir seda bırakmanın” en güzel örneğini teşkil eder…
Yoksa daha görevde iken dua yerine beddua alan, kişilerin ekmeği ile oynayan, siyasi parti binalarını kendi ticari işyerleriymiş gibi ihtiyaç sahibi insanların sakalını bıyığını tıraşlayıp yürütmenin, kısa yoldan köşe dönmenin yolunu arayan; ana, babasına, eşine, çoluk, çocuğuna rahmet yerine küfür hatmi indirten nice siyasetçiler gördük…Bu tür Zübükler dün vardı… Bugünde var… Unutmayın yarında olacaklar…
Merak ediyorum siyasi berber diye tabir ettiğimiz zübükzade tipli siyasilerimiz bu olaya şahit olduğu veya duyduğu zaman tepkileri nasıl oldu…???
Hüseyin Başkanı yarım asır, Ayhan Gider’i de çeyrek asırdır tanıyorum. Biga İlçe Özel İdare Müdürü olarak görevde iken her ikisi ile de çalışma fırsatım oldu. İkisi de kaliteli, değerli insanlar. Devletin malına döküp bakmayacak kadar dürüst, kimsenin bilerek hakkına girmeyecek kadar adaletli ve sakınan kişiler olduğuna şahitlik ederim…
Kusurlarını soracak olursanız, ben önce kendi kusurlarımı görmekle meşgulüm, ama illaki kusur bulmam sizi memnun edecekse Ayhan Gider, yaptığı iyiliği ve gördüğü kötülüğü çabuk unutabilen bir özelliğe sahip aynı zaman da hiç hak etmeyen insanlara diğer insanlara olduğu gibi vefa göstermesi diyebilirim.
Hüseyin Başkan ise naif, insanları kırmaktan ve kul hakkına girerim diye aşırı derece de hassas ama aşırı mert ve suyu sert; sadakat ile bağlı olduğu değerlerine zarar geldiğinde veya zarar verildiğinde pimi çekilmiş bomba gibi öfke patlaması yaşamasıdır…
Bu olay, siyasi koltuklarından güç alan değil, bulundukları mevkii ve koltuklara güç veren değer katan kaliteli iki insanın, kirlilikten bunaldığımız siyasi atmosferimize meltem rüzgarları estirmesidir… Böylesi güzel insanlar böylesi ince siyasi davranışlar gerçekten insanın içini ısıtıyor.
Ayhan Bey İl Özel İdaresi Genel Sekreterliğinde, eşini dostunu kayırmadı, adama iş vermedi, işe adam aldı. Birçok insan böylesi bir görevi bırakmak için yaş haddini beklerken o böylesi üst bir görevi süresi dolduğu gün emekliye ayrıldı… Dönemin Valisinin Ayhan Gider’i emeklilik fikrinden vazgeçirmek için babasını aracı koyduğuna birinci ağızdan bizzat şahidiyim…
Hüseyin Başkanda aynı şekilde, kurucu ilçe başkanlığı döneminde kamu menfaatini önde tuttu. Partisinin prensiplerine uydu… Propaganda amacı dışında kendi arabası ile köylere eş dost ziyaretine giderken yanına beni de davet ettiği zamanlar da arkadaş ortamında öğrencilik yıllarımıza atıf yaparak “bir zamanlar okulumuz için deri toplamaya geldiğimiz siz dostlarımızın ayağına şimdide bulunduğumuz görevlerin hakkını verebiliyor muyuz diye sormaya ve kendimizi sigaya çektirmeye geldik…?” tarzı yaklaşımını bizzat tanığı olduğum için biliyorum…
Çoluk çocuğuna haklı olarak gurur duyacakları hoş seda bırakan güzide bu iki insan ile çalıştığım için, her ikisi ile de çalışmak dürüst insan için kolay, abidik kübik insanlar içinde çok zor olduğunu söyleyebilirim…
Hüseyin Başkan döneminde Biga İlçe Özel İdare Müdürlüğü tayin nedeniyle boşalmıştı… O zamanki atamamı teklife yetkili il müdürü çağırdı ve Biga’ya gitmek isteyip istemediğimi sordu… Memleketim olduğu için meslek hayatımın son dönemlerini burada geçirmek istediğimi söyleyince de o zaman ilçe başkanı ile bir görüş önünden geç dedi… Yanında müsaade isteyin telefon açtım. “Hüseyin ben Biga’yı istiyorum…” deyip telefonu kapattım…
Rahmetli il müdürüm, baktı baktı… “Şimdi sen ilçe başkanının önünden mi geçmiş oldun” diye sordu. “Evet öyle dediniz ya ben de önünden geçtim” deyince basmıştı kahkahayı.
İlerleyen zamanlarda görüştüğümüz de sohbetlerimiz esnasında İmam-Hatip Lisesinden sınıf arkadaşı olduğumuz bildiği için “siz hepiniz sıra dışı insanlarsınız” der gülerdi… İl müdürüm şimdi rahmetli, teyit edemez ama Hüseyin Başkan’ın maşallahı var… Hafızası da zehir gibi. Dileyen olayı ona teyit ettirebilir…
Evet, hep güzel insanlar atlara binip gitti deriz ama o insanlardan ikisi şimdilik bir yere gitmediler… İyi ki varsınız diyorum…
Son bir anekdot düşmek istiyorum…
Yakın bir zamanda yerel basından bir köşe yazarımız köşesinde siyasi bir figür için methiyeler düzmüş ve bunu da sosyal medya hesabında yayınlamıştı. Sosyal medyada çok yorum yazan bir insan değilim ama bu arkadaşımın yazısının altına “Tam Şeyh uçmaz mürit uçurur türünden bir yazı” diye yorum yazmıştım…
“Kişi tenkit ettiğini yapmadan ölmezmiş” derler… Bittabi doğru. Bu yorumun mürekkebi kurumadan içimizi ısıtan böylesi güzel bir olay sonrasında böyle bir yazı yazma ihtiyacı hissettim. Bana da “Şeyh uçmaz mürit uçurur” diyeceklere, benim hiçbir ticari kaygım, siyasi beklentim ve korkum yok… Ben “Kendi ile balığa giden” modda bir emekliyim…
Böyle bir yazıyı yazdığımı her ikisinin de haberi yok…Tepkilerini bende merak ediyorum.
Böylesi bir anekdotu neden düştüm…
Ön yargı ile günahıma girecekleri af etmiyorum…Sonra biz gerçeğin böyle olduğunu bilmiyorduk günahını almışız gibi bir mazeretin arkasına saklanmasınlar diye olaydan bağımsız tamamen kişisel olarak açıklama yapma gereği duydum…
KÜLTÜR SANAT
22 gün önceKÜLTÜR SANAT
22 gün önceGÜNDEM
26 Ocak 2025GÜNDEM
26 Ocak 2025KÖŞE YAZILARI
26 Ocak 2025MAGAZİN
26 Ocak 2025Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.