Gönül defterine yazılanlar, çizilenler ve silinenlerle ilgili yazmaya başladığımda, aslında ne kadar çok defterimiz olduğunu fark ettim. Okul defteri, veresiye defteri, muhasebe defteri, ziyaretçi defteri, not defteri… Gönül ve Amel defterleri…
Defterlerle ilgili listeyi uzatabiliriz; ama bu yazıda odaklanacağımız konu “Gönül ve Amel Defterleri” olduğundan, dikkatinizi dağıtmadan diğer defterleri bir tarafa bırakıp esas konuya dönmek istiyorum.
Gönül dediğimizde, bazıları bu sözcüğü lastik gibi uzatıp, oraya buraya çekip esas konuya odaklanmak yerine aşk ve meşke çekmeye çalışacaklarının farkındayım. Ancak burada murat edilen gönül, bazılarına göre kalp, bazılarına göre ise yürek diye isimlendirdikleri, insanın şahsi kara kutusunu oluşturan organın hafızasını barındıran yaşanmışlıklar ve yaşattıklarımızdır.
Bu terimler, farklı insanlar için farklı anlamlar taşıyabilir. Gönül, insanın duygusal dünyasını, sevgi ve bağlılık hislerini ifade ederken, kalp daha çok biyolojik bir organ olarak anılır ama aynı zamanda duygusal ve manevi dünyamızın merkezi olarak da kullanılır. Yürek ise cesaret, metanet ve içsel güç anlamında kullanılır. Bu kelimeler, derin anlamlar taşıdığı için duyguları en içten şekilde ifade eder veya bazıları için ise hiçbir şey ifade etmeyebilir.
Radyoda dinlediğim bir türküde sanatçının söylediği “Gönül defterinden sildin mi beni” sözü üzerine, gönül defterime yazdıklarımı, çizdiklerimi ve sildiklerimi düşündüm ve gayri ihtiyari “Yahudi züğürtleyince eski veresiye defterini kurcalarmış…” darb-ı meseli gereği gönül defterimi şöyle bir gözden geçirdim.
Ara sıra gönül defterimize bakmalı, sildiklerimizi, çizdiklerimizi ve yazdıklarımızı gözden geçirmeli ve hatırlamalıyız. Ki bu, geçmişimize bir yolculuk yapmamızı sağlar ve hayatımızdaki değişimleri ve dönüşümleri anlamamıza yardımcı olur.
Gönül defterimizi karıştırırken, hayatımızın ne kadar zengin ve dolu olduğunu fark ederiz. Her sayfa, bizi biz yapan anılarla doludur ve bu anılar, hayat dersleri için çıkaracağımız yolculuğumuzun önemli parçalarıdır. Yaşadığımız zorluklar, hayal kırıklıkları ve öğrendiğimiz dersler, bizi bugünkü halimize getiren yapı taşlarıdır.
Gönül defteri, geçmişimize bakarak geleceğe umutla bakmamızı sağlar. Yaşadığımız anılar ve öğrendiğimiz dersler, hayatımızı şekillendirir ve bizi bugünkü halimize getirir. Gönül defterinde silmek veya silinmek, hayatımızdaki değişimlerin ve dönüşümlerin bir parçasıdır.
Aslında gönül defteri metaforu, geniş anlamda toplumun kolektif hafızası olarak da düşünülebilir. Toplumların gönül defterlerinde iz bırakan büyük siyasi olaylar, krizler veya başarılar, gelecek nesillerin ders alacağı önemli anılardır. Bu olaylar, toplumsal dönüşümlerimizi ve gelecekteki siyasi kararlarımızı şekillendirir.
Bu olaylardan çıkarılan dersler ve bu derslerin gelecekteki siyasi kararlara etkisi, toplumun gönül defterinin önemli sayfalarını oluşturur. Geçmişte yaşanan zorluklar ve krizler, gelecekteki siyasi kararlarımızın temelini atar.
Geçmişte yaşanan zorluklardan ders alarak, daha güçlü ve bilinçli bir toplum oluşturma çabası, toplumların gönül defterinde önemli bir yer tutar. Geçmişe bakarak geleceğe umutla bakmak, toplumsal dönüşümün ve yenilenmenin anahtarıdır.
Yalnız bizim gönül defterine yazdıklarımız, çizdiklerimiz ve sildiklerimiz ile birlikte yaşadıklarımız ve yaşattıklarımızın Kirâmen Kâtibin melekleri tarafından her hareketimizin, her düşüncemizin günah ve sevap olarak ilgili hanesine yazıldığı amel defterimiz var ki, en önemlisi de bu…
Gönül defterimiz şahsi olarak çok önemli, ama esas defter amel defterimiz…
Amel defterinde hayatımızın her dakikasının ve saniyesinin kayıt altında olduğu unutulmamalıdır. Kendimize çeki düzen verip, hayatımıza ona göre yön çizmeli ve istikamet belirlemeliyiz.
Gönül defterinde en küçük bir haksızlığa uğradığımızda üzerini çizdiğimiz veya kökten sildiğimiz gibi, Filistin’deki soykırımda aldığımız tavır ve yaptığımız eylemin aynısının bizim içinde uygulanacağı bilinmeli ve hareketimiz ile sonuçlarının amel defterimizin sevap tarafına mı, yoksa günah tarafına mı yazıldığını da mutlaka düşünmeliyiz…
Dünyanın her bir tarafında Ümmeti İslam’ın ülkeleri tarumar edilip, yerle yeksan yapılıp, evlatları da canlı organ mafyasının elinde hunharca şehit edilirken, sessiz kalan bizler, o mazlumların gönül defterlerinden silinenler veya çizilenlerin hangi tarafında olduğumuzu da mutlaka sorgulamalıyız.
GÜNDEM
6 gün önceGÜNDEM
6 gün önceGÜNDEM
6 gün önceGÜNDEM
6 gün önceGÜNDEM
6 gün önceKÖŞE YAZILARI
26 gün önceKÜLTÜR SANAT
23 Şubat 2025